3 Temmuz 2007 Salı

Ey memleketimin özgür kadınları,
yıllardır yanınızda yer aldım.Bazen kraldan fazla kralcı olduğum bile olmuştur.Çok dinledim sizi,çok ortak oldum derdinize.Yanlış anlaşılmasın,tek taraflı değildi,sizden de çok destek aldım.
Yalnız son yıllardaki olaylara dönüp bakınca çok sık hayal kırıklığına uğradığımı görüyorum.Eşitlik dediniz yıllarca,anlayış beklediniz.Yardım dediniz evde,işte,çocukta,ailede,sokakta,mutfakta.Dayaktan şikayet ettiniz,sıkılmaktan,baskıdan,kıroluktan,maçoluktan derken dertler derya oldu,siz de bir sandal.Ne zaman buluşsak dert yandınız,bu erkekler dediniz,yeri geldi İtalyan'a sattınız,"ah,bu Türk erkekleri" dediniz. Anladım hepsini,anlamaya çalıştım en azından.Olan aklımı da size verdim.
Los Angeles-İstanbul uçağında,kızlı erkekli bir grup arkadaşla Bodrum tatili planı yaparken, yakın zamanda makina mühendisi çıkan bir kız arkadaşım "ya ben gelemem,erkek arkadaşım izin vermez." dediğinde anlamıştım bir şeylerin yanlış olduğunu."Çocuk da yaparım,kariyer dee.."de verdikleri mesaj "vadaaaaaaaa"dan daha değersiz bir mesajmış da haberimiz yokmuş.Ne kariyeri,daha tek başına tatil yapamıyorsun!
Derken çok klasik ve erkeksi erkek arkadaşınızdan şikayet ederken pembe giyen erkekleri "gay" buluyorsunuz.Kıskançlık krizlerini bana anlatırken ağlamaklı,lise arkadaşlarınızla dışarı çıkmanıza birşey demedi,eskisi gibi kıskanmıyor acaba soğudu mu diye düşünmeye başlıyorsunuz.Anlamakta güçlük çekiyorum.Yemek yaparken mutfakta görüp("ne güzel, yardımcı oluyorsun" demek yerine) bilmem neden,hala,mutfak kadının yeri diye düşünüyorum diyen de sizlerden biri.Eşitlikse eşitlik.Şahsen benim,normal hayatta bir kadının yaptığı ama kendimi yakıştıramadığım bir aktivite yok.Çocuk da bakarım,yemek de yaparım,her ne ise.Hayatım,sen de gayet güzel hesabı ödeyebilirsin,teklif etmen de yeter! Çok güzellerinizi gördüm,çok zeki kadınlarla tanıştım.Güçlüydü bir kısmı,hem de çok.İş hayatında aktiflerdi,kendi ayakları üzerinde duruyorlardı.Yeri geldi mi zavallı anne babalarına posta koymadı çok iyi bilirlerdi,ya da arkadaş ortamlarında gürlemeyi.Biri 10 yıldır kocasından dayak yermiş de söyleyemezmiş.Bir başkası sevgilisine,anneannesinin dedesine yaptığı gibi,hizmet edermiş.Modern kadınmış,çalışıyormuş,çok yoruluyormuş hepsi hikaye oluvermiş birden.Bir çöpü alıp şurdan şuraya koymayan,flört döneminden sonra evden çıkmayı kesmiş,dünyaya kapalı,romantizm tembeli bir insana razı olmuş da haberi yok.Bir diğerini görseniz,yoluna baş verirsiniz.Bir karizma ki akıllara zarar.Konuşmaya başladı mı derya deniz.Altında bir sürat motoru,boy pos yerinde.Boynuna deri kemer taktırıp evde fino köpeği gibi gezdirilmekten hoşlanıyormuş.Bir yaşıma daha girdim.Bu nasıl bir baskının dışa vurumu?!?Bu nasıl bir psikoloji!!!
Bazen yolda, sanki dünyadaki tek popo ondaymış gibi yürüyenlerinizi görüyorum.Anlıyorum o duruşu,hak da veriyorum bazen.Ama biraz daha açık olsanız da şu şikayet ettiğiniz Türk erkeği de ısınsa olaya!Türk erkeğinin cinsel açlığından bahsedip duruyorsunuz her fırsatta.Haklısınız o konuda.Ama bu erkekler yeterli cinsel temasta bulunamıyorlarsa suç biraz da sizde değil mi? Yani bu adamlar bu işi eşşekle yapmıyor ya!(Bazen onu da yapmak zorunda kalıyorlar.Ya Tao,nedir bu Türk erkeğinin çektiği) Yalnız daha da fenası, kadınlar duygusal olarak yeterli egzersiz yapamadıklarından,ileriki yaşlarda böyle sıkıcı ve tabir yerindeyse miskin ilişkilere sebep olmaları bence.Bir çoğu duygusal enkaz halinde ve bunu değiştirecek pek bir şey yaptıklarını sanmıyorum. Yani erkeklerini duygusal ve ruhsal olarak sınamadıkları için belki de erkekler gelişemiyor.Evrime inanmayan var mı aramızda? Geçenlerde ders çalışırken kahve almaya gittim.Masadaki herkese kahve aldım ama geldiğimde bazı arkadaşlar ayrılmıştı.Elimde 2 tane kahve kaldı. Aynı çalışma masasını paylaştığımız genç bayanlara "kahve içer misiniz?" diye sordum.Bir ahlak polisini aramadıkları kaldı.Bir bakış attılar,bir tribe girdiler ki...sonra da nikahımıza almak istemişiz de kabul etmiyorlarmış gibi "hayır" deyiverdiler. Yani diyeceğim,biz hala birbirimizle,rastgele biriyle,yolda tanışamıyorsak bu toplumdan ne bekliyoruz.Bırakın romantik ilişkileri(bu kategori anormal olan),normal ilişkileri nasıl yürüteceğiz.Birbirimizden korkarak,otobüste olabildiğinde uzak durarak,tanıştığımız yabancılara hep şüpheli yaklaşarak nereye kadar?!? Bazen otobüste mecburen(59R sabahları tıklım tıklım olduğundan) yakın temas seyahat etmek zorunda kalınca dikkat ediyorum,böyle güzeli çirkini,açığı kapalısı,genci yaşlısı gereksiz kapris yapıyor,uzağa uzağa kaçıyor.Yani ne yapayım,ben de sizin peçenizin altına girmeye çok meraklı değilim de tarihi Ikarus otobüsünün 260 kişilik "ayakta" kontenjanını ben doldurmuyorum herhalde.Ayrıca bazen "hanımefendi Buddha'dan korkun,bir aynaya bakın,sonra benden tiksinin" diyesim geliyor.Yani, paragrafa başladığım gibi,ne o çiftten bir tek sizde var,ne de onlar altından filan yani! Amerikalılar derler ya: Jesus f*** Christ!
Müthiş hasret içerisindeyim.Eski günlerimize dönsek,ya da geleceğe gitsek ne güzel olur.Lütfen ayağa kalkın,değişin,en azından dile getirin.Zira sükut ikrardandır.
Sevgilerimle,
S2

Hiç yorum yok: